Ameliyat - Doç. Dr. Nuri Okkabaz https://www.nuriokkabaz.com Kolorektal, Kolon ve Rektum Cerrahisi Tue, 12 Mar 2024 02:52:04 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.6.2 https://www.nuriokkabaz.com/wp-content/uploads/drno_icon2-75x75.webp Ameliyat - Doç. Dr. Nuri Okkabaz https://www.nuriokkabaz.com 32 32 Crohn hastalığı ameliyatında Kono-S anastomozu https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/crohn-hastaligi-ameliyatinda-kono-s-anastomozu/ Sat, 27 Jan 2024 20:37:01 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18811 Crohn hastalığı, sindirim sistemindeki bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyonu sonucu ortaya çıkan kronik bir iltihaplı bağırsak hastalığıdır. Bu hastalık, sindirim sistemi boyunca inflamasyon, yara dokusu oluşumu, bağırsakta tıkanıklık, delinme, fistül, şiddetli kanama, toksik kolit ya da kanser gelişmesi gibi uzun vadeli komplikasyonlarla karakterizedir.

Crohn hastalığı ameliyatında Kono-S anastomozu]]>
Crohn hastalığı, sindirim sistemindeki bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyonu sonucu ortaya çıkan kronik bir iltihaplı bağırsak hastalığıdır. Bu hastalık, sindirim sistemi boyunca inflamasyon, yara dokusu oluşumu, bağırsakta tıkanıklık, delinme, fistül, şiddetli kanama, toksik kolit ya da kanser gelişmesi gibi uzun vadeli komplikasyonlarla karakterizedir. Crohn hastalığının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi hastalığın gelişiminde rol oynar.
Crohn Hastaliği
Crohn hastalığı genellikle genç yetişkinlerde ve orta yaşlılarda ortaya çıkar, ancak her yaşta görülebilir. Belirtileri arasında karın ağrısı, ishal, kilo kaybı, yorgunluk ve ateş bulunur. Bu semptomlar hastalığın şiddeti ve yerleşimine bağlı olarak değişebilir ve zamanla kötüleşebilir. İlaçlarla kontrol altına alınabilen Crohn hastalığı vakalarında, bağışıklık sistemi baskılanır ve inflamasyonun azaltılması amaçlanır. Ancak bazı durumlarda, ilaç tedavisine yanıt alınamaz veya ciddi komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu durumlarda cerrahi müdahale gerekebilir.

Crohn hastalığının cerrahi tedavisi, genellikle hastanın genel sağlık durumu, hastalığın şiddeti ve yerleşimi gibi faktörlere bağlı olarak belirlenir. Ameliyat, inflamasyonun kontrol altına alınmasına ve komplikasyonların önlenmesine yardımcı olabilir. Ancak ameliyatın kendisi de riskler içerir ve cerrahi müdahaleye bağlı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Kono-S anastomozu, bağırsakların ameliyatla kesilip çıkarılmasını ve ardından sağlıklı bağırsak parçalarının birleştirilmesini içerir. Kono-S anastomozu, diğer geleneksel yöntemlere göre daha karmaşık bir teknik olabilir, ancak uzun vadeli sonuçlarının daha iyi olduğu gözlemlenmiştir.

Kono-S anastomozu tekniği, Japon cerrah Kono tarafından 2011 yılında tanımlanmıştır. Bu teknik, Crohn hastalarında anastomoz daralması ve nüks oranlarının düşük olduğu görülmüştür. Anastomoz daralması, bağırsak birleştirme hattında meydana gelen sıkılaşmayı ifade eder ve bu durum hastanın sindirim sistemini etkileyebilir.

Kono-S anastomozu tekniğinde, hastanın Crohn hastalığına maruz kalan bağırsağı normal bağırsağın sınırından kesilir ve çıkarılır. Geriye kalan iki bağırsak parçası, özel cerrahi zımba sistemleri kullanılarak birleştirilir. Bu teknikte, bağırsakların zımba hattı karşılıklı olarak getirilir ve dikişlerle sabitlenir. Bu şekilde, Crohn hastalığının etkilediği mezenter ile temas etmeyen ve olabildiğince geniş bir anastomoz sağlanmış olur. Crohn hastalığı ameliyatı genellikle açık cerrahi, laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi olarak gerçekleştirilebilir. Kono-S anastomozu tekniği, kapalı ameliyatlarda da uygulanabilir ve hatta robotik cerrahi ile de gerçekleştirilebilir.

Ameliyat sonrası, hastalar genellikle özel bir ilgi gerektirmez ve standart iyileşme süreçleri tamamlanarak taburcu edilirler. Ancak, iyileşme sürecinin tamamlanmasının ardından hastaların düzenli olarak takip edilmesi önemlidir. Gastroenteroloji uzmanı, hastanın sağlık durumunu izlemek ve gerekirse tedaviyi ayarlamak için düzenli kontroller düzenleyebilirler.Crohn hastalığına yönelik cerrahi müdahaleler, hastaların yaşam kalitesini iyileştirebilir ve komplikasyonları önleyebilir. Ancak her hastanın durumu farklı olduğu için, cerrahi tedavi seçenekleri dikkatli değerlendirilmelidir.

Crohn hastalığı ameliyatında Kono-S anastomozu]]>
Kanser çevre organlara ilerlemişse nasıl tedavi edilir? https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/kanser-cevre-organlara-ilerlemisse-nasil-tedavi-edilir/ Wed, 27 Dec 2023 23:43:13 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18800 Sindirim sistemi kanserlerinde tomografi ya da MR gibi radyolojik tetkiklerde kanserin çevre doku veya organlara yapışma olur. Kolon kanserinin ince bağırsağı tutması, mide kanserinin dalağı tutması, rektum kanserinin prostatı ya da rahmi tutması, pankreas kanserinin portal damarları tutması bunlara örnek olarak verilebilir.

Kanser çevre organlara ilerlemişse nasıl tedavi edilir?]]>
Sindirim sistemi kanserlerinde tomografi ya da MR gibi radyolojik tetkiklerde kanserin çevre dokulara ya da organlara invaze (yapışma/tutunma) olduğu görülebilir. Bazı hastalarda ise ameliyat anında benzer bir durum fark edilebilir. Kolon kanserinin ince bağırsağı tutması, mide kanserinin dalağı tutması, rektum kanserinin prostatı ya da rahmi tutması, pankreas kanserinin portal damarları tutması bunlara örnek olarak verilebilir.

Radyolojik tetkiklerde kanserin çevre organlara yapışmış olduğu görülürse kanserin kaynaklandığı organa ve tutulan doku/organa göre tedavi kararı verilir. Bazı tümörlerde kemoterapi ve/veya radyoterapi ile tedaviye başlanıp belli bir süre sonra ameliyata geçildiği gibi bazı tümörler direkt ameliyat edilerek ortadan kaldırılmaya çalışılır. Cerrah ameliyata almadan önce çok iyi bir radyolojik değerlendirme yaparak kanserin kaynaklandığı organla birlikte hangi organın çıkarılacağına karar verebilmelidir. Diğer yandan radyolojik tetkiklerde net olmayan fakat ameliyat esnasında yapışıklık tespit edebilme ihtimalini hesaba katmalı, hem hasta ve yakınlarını hem de kendini ek organ çıkarma ihtimaline hazırlamalıdır.

Bu aşamada şu soru akla gelebilir “Kanserin kaynaklandığı organı almak yetmiyor mu ki yapıştığı organı da alıyorsunuz?”. Tahmin edileceği üzere kanserin çevre organlara yapışması kanser hücrelerinin yanındaki organın içine girmeye başladığının göstergesi olabilir. Kanserin yapıştığı organı yerinde bırakarak sadece kanserin kaynaklandığı organı çıkarmak kanser hücrelerinin karın boşluğuna yayılmasına ve hastalığın ilerlemesine yol açabilir.

Akla gelebilecek diğer bir soru ise “kanserli dokunun çevre organlara yapışması illaki kanserin ilerlemesi nedeniyle mi olur?”. Bu soruyu iki şekilde ele alabiliriz. Tomografi ya da MR’da bariz bir şekilde kanserin çevre organa girdiği görülüyorsa bu vakalarda herhangi bir şüphe yoktur. Bu grupta olup ameliyat edilme şansı olan hastalarda çıkarılan çevre organda da kanser hücresi olduğu patolojik incelemede görülür.

Diğer yandan radyolojik olarak yapışma şüphesi olan ya da ameliyat esnasında bariz bir şekilde içine girmediği halde kanserin çevre organa yapışık olduğu görülen hastalarda durum farklı olabilir. Kanser hücrelerinin dezmoplastik reaksiyon denen iltihabi bir reaksiyonla da çevre organlara yapışabildiği bilinmektedir. Özellikle tümör içinde enfeksiyon gelişmişse ya da tümöre bağlı organın geri kalan kısmında enfeksiyon gelişmişse bu durum daha yüksek oranda görülür. Hastada dezmoplastik reaksiyon varsa çevre organın çıkarılması gereksiz olup ameliyatın riskini arttırabilir diğer yandan tümöre bağlı yapışıklık olduğu halde dezmoplastik reaksiyon diye değerlendirilip yapıştığı organ yerinde bırakılırsa tümör karın içinde bırakılmış olur. Bu ayrımı yapmak çoğunlukla mümkün olmamaktadır.

Her yapışıklığın kanser nedeniyle olduğunu düşünerek ek organların da çıkarıldığı ve patolojik olarak tümör olup olmadığının kontrol edildiği kolorektal kanserle ilgili bilimsel çalışmalarda gerçekte %30 kadarında tümör nedeniyle yapışıklık olduğu görülmüş. Diğer bir deyişle bariz bir invazyon olmayan hastalarda yapışmış olan organın çıkarılması %70 hastada gereksiz yere yapılmaktadır. Bu aşamada yapışmış organın çıkarılması %70 hastada gereksiz olacak fikrine odaklanmak yerine organ çıkarılmazsa %30 hastada kanser tam temizlenemez fikrine odaklanılması önerilmektedir. Yani, ameliyatta şüphe halinde kanserli organa yapışmış olan organın da çıkarılması önerilmektedir.

Kanserli dokunun yapıştığı organın çıkarılması bir bütün halinde (en bloc) olmalıdır. Örneğin rahme yapışmış bir kolon tümöründe rahim ile kolon birbirinden ayrılmadan çıkarılmalı ki tümör saçılımı olmasın. Cerrah önce kolonu ayırıp sonra rahim ve yumurtalıkları tamamen alsa dahi kanser hücreleri saçılmış olacağından tekrarlama riski çok yüksek olacaktır.
Daha önce çevre organlara yapışık tümörlerde onkolojik tedaviler ya da direkt cerrahi ile başlanabildiği bahsedilmişti. Bu aşamada organlara göre büyümüş kanserlere tedavi yaklaşımını aşağıda örneklerle bulabilirsiniz.

Mide kanseri olgularında tümör mide duvarını aşıp etrafındaki hangi dokuya yapışmış olursa olsun öncelikle kemoterapi ile tedaviye başlanır. Belli bir süre kemoterapi verildikten sonra kontrol radyolojik tetkikler yapılarak kanserde küçülme olup olmadığı kontrol edilir. İstenilen derecede küçülme olmuşsa ve yapıştığı organ da tümörle birlikte çıkarılabilecekse hasta ameliyata alınır.
Mide kanserinde gerekirse dalak, pankreas kuyruk kısmı, gövde ya da baş kısmı çıkarılabilir. Bazı hastalarda mide ile kalın bağırsak, diyafram kası, karın duvarı, karaciğer dokusu da çıkarmak gerekebilir.

Pankreas kanserinde de mide kanserine benzer şekilde çere dokulara doğru ilerlemiş kanser varlığında kemoterapi ile başlanır. Pankreas kanserinde farklı olarak anatomik özelliklerinden dolayı bazı hastalar başlangıçta ameliyat edilemez olarak kabul edilebilir. Sınırda ameliyat edilebilir olarak kabul edilen olgularda kemoterapi ± radyoterapi sonrası yeterli küçülme görülürse ameliyat gerçekleştirilebilir. Pankreas kanserinde mide, kalın bağırsak, portal ven denilen toplardamarı çıkarılmak zorunda kalına vakalar olabilir.

Kolon kanserinde çevre organlara yapışıklık olması halinde ameliyat sıklıkla başvurulan ilk tedavi yöntemi olmaktadır. Kalın bağırsak karında geniş bir alanla temas halinde olduğundan birçok organı invaze edebilir. Dolayısıyla kolon kanserini ortadan kaldıracak müdahale sırasında mide, on iki parmak bağırsağı, ince bağırsaklar, pankreas, safra kesesi, karaciğer, rahim, yumurtalıklar, mesane, dalak gibi birçok organı çıkarmak gerekebilir. Son zamanlarda lokal olarak ileri kolon kanserlerinde ameliyat öncesi kemoterapi uygulaması gündeme gelse de yaygın kabul görmemiştir. Devam eden çalışmalar sonucunda mide ya da pankreas kanserindekine benzer şekilde kemoterapi ile başlama pratiği öne çıkabilir. Diğer yandan bu hastaların genetik analizler ile değerlendirilmesini ve uygunsa immünoterapi başlanmasını öneren çalışmalar da mevcuttur.

Rektum kanseri olgularında ise çevre organlara yapışıklık görüldüğünde radyoterapi ve bazı olgularda kemoterapi de verilerek tümörün küçültülmesi kabul görmüş bir yaklaşımdır. Duruma göre 6 aya kadar uzamış tedaviler sonrası tekrar radyolojik değerlendirme yapılarak ameliyat şekline karar verilir. Rektumdaki kanserin çevre dokudaki ilerleme durumuna göre yapıştığı organın duvarı ya da tamamı çıkarılması önerilir. Rektum kanserinde prostat, seminal veziküller, mesane, kuyruk sokumu kemiği ya da sakrum kemiği, vajina, rahim ve yumurtalıklar gibi yapıların çıkarılması gerekebilir.

Hastanın vücut yapısı, tümörün büyüklüğü, cerrahın tecrübesi gibi faktörlere bağlı olarak çoklu organ çıkarma ameliyatları açık, laparoskopik ya da robotik olarak gerçekleştirilebilir.

Birden fazla oranın çıkarıldığı ameliyatlarda ameliyat süresi uzun, kan kaybı daha fazla ve yoğun bakım ihtiyacı daha fazla olabilmektedir. Ameliyat sırasında ve sonrasında komplikasyon gelişme ihtimali de daha yüksek olabilmektedir. Buna bağlı olarak hastanede yatış süresi uzayabilmektedir.

Tüm bu olumsuz durumlara rağmen etkin onkolojik cerrahi adına gerek görülen hastalarda kanserin temas ettiği tüm doku ve organlar temiz cerrahi sınır ile çıkarılmalıdır.

Rektosigmoid kanser rahim ve yumurtalıklar ile çıkarılmış hali Sigmoid kolon kanseri mesane ve karın duvarı ile çıkarılmış hali Retroperitoneal sarkom olgusunda dalak pankreas kuyruğu sol kolon ve böbrek çıkarılmış hali Sigmoid kolon kanseri karın duvarı ile çıkarılmış hali Rektum kanseri prostat ile çıkarılmış haliKanser çevre organlara ilerlemişse nasıl tedavi edilir?]]>
Karaciğer metastaz ameliyatında ultrason kullanımı başarıyı arttırır mı? https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/karaciger-metastaz-ameliyatinda-ultrason-kullanimi-basariyi-arttirir-mi/ Tue, 07 Nov 2023 04:04:57 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18795 Kolon kanseri başta olmak üzere karaciğere metastaz yapmış olgularda metastazın çıkarılması ve geride hastalık bırakmaması önemlidir. Ameliyatına karar vermede karaciğere yönelik MR ve PET-CT yol gösterici olsa da bazı lezyonlar görüntülenememektedir. Bu aşamada intraoperatif (ameliyat sırasında) ultrason devreye girmektedir.

Karaciğer metastaz ameliyatında ultrason kullanımı başarıyı arttırır mı?]]>
Kolon kanseri başta olmak üzere karaciğere metastaz yapmış olgularda karaciğerden metastazın çıkarılması hastalıktan kurtulma yönünde katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla seçilmiş olgularda karaciğer metastaz ameliyatı uygulanmaktadır. Her kanser olgusunda olduğu gibi karaciğer metastaz ameliyatlarında da geride hastalık bırakmamak çok önemlidir. Diğer yandan, yaşamın devamı için karaciğerin belli bir bölümünün hastada kalması gerekmektedir. Metastaz ameliyatına karar vermede karaciğere yönelik manyetik rezonans (MR) inceleme ve PET-CT tetkikleri oldukça yol gösterici olsa da bazı lezyonların görüntülenemediğini bilmekteyiz. Bu aşamada intraoperatif (ameliyat sırasında) ultrason devreye girmektedir.

Tecrübeli radyoloji uzmanının ameliyata eşlik ederek yaptığı karaciğer ultrasonunda %30 kadar hastada daha önce görülmeyen ek lezyonlar saptanabilmektedir. Bu da tam bir temizlik yapılması açısından önemlidir. Ek lezyon araştırma dışında mevcut lezyonların doğrulanması, lezyonun sınırlarının belirlenerek etkin bir cerrahi sağlanabilmesi, lezyonun çıkarılması esnasında korunması gereken yapıların gözden geçirilmesi açısından ultrason ciddi katkı sağlamaktadır.

Karaciğer metastaz ameliyatında ultrason kullanımı

Son olarak cerrahi olarak çıkarılması uygun olmayan lezyonlarda girişimsel radyolog radyofrekans ya da mikrodalga teknikleriyle ablasyon (yakma) işlemi uygulayarak kanserin ortadan kaldırılmasına katkı sağlayabilir. Ablasyon yapılacak lezyon ultrason probu ile görüntüleniyorken ablasyon iğnesi lezyona ilerletilerek işlem gerçekleştirilir. Ablasyon tekniğinin uygulanabilmesi için karaciğer ultrasonu şarttır.

İntraoperatif ultrason çoğunlukla açık yöntemle yapılmakta olup alt yapısı uygun ve yeterli tecrübesi olan merkezlerde laparoskopik olarak da yapılabilir. Açık cerrahi teknikte karaciğer çevre bağları ayrıştırıldıktan sonra steril havlular yerleştirilerek karaciğer derinden yüzeye çıkarılır. Girişimsel radyolog steril kılıfa alınmış ultrason probunu direkt olarak karaciğer üzerine yerleştirerek karaciğer dokusunu inceler. Gerektiğinde ablasyon yöntemini de aynı şartlarda uygular.

Sonuç olarak, karaciğer metastazektomi yapılacak tüm olgularda ameliyat başarısını arttırmak için ameliyat sırasında karaciğer ultrasonu yapılması önerilmektedir.

Karaciğer metastaz ameliyatında ultrason kullanımı başarıyı arttırır mı?]]>
Rektovajinal Fistül https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/rektovajinal-fistul/ Wed, 04 Oct 2023 10:07:42 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18776 Rektumla vajina arasında kanal oluşmasıdır. Bu durumda gaz ve dışkı vajinadan gelir. En sık nedeni doğum travmasıdır. Ayrıca geçirilmiş cerrahiler de rektovajinal fistüle neden olabilir. Rektum cerrahisi, pelvik taban cerrahisi, hemoroid cerrahisi ya da lokal tümör eksizyonu gibi ameliyatlardan sonra rektovajinal fistül görülmektedir.

Rektovajinal Fistül]]>
Rektovajinal fistül nedir?

Rektovajinal fistül, rektum dediğimiz kalın bağırsağın son bölümü ile vajina arasında bir tünel, kanal oluşmasıdır. Bu tünel vasıtasıyla gaz ve dışkı vajinadan gelir. Yaşam kalitesini olumsuz etkilemesi ve tedavi başarı oranlarının düşük olması nedeniyle önemli bir sağlık sorunu olduğu söylenebilir.

Neden olur?

En sık nedeni doğum travmasıdır. Vakaların neredeyse %85 kadarında doğum sırasında meydana gelen yaralanmalar sorumlu tutulmaktadır. Bunun dışında geçirilmiş cerrahiler de rektovajinal fistüle neden olabilir. Rektum cerrahisi, pelvik taban cerrahisi, hemoroid cerrahisi ya da lokal tümör eksizyonu gibi ameliyatlardan sonra rektovajinal fistül görülmektedir. Zorlu cinsel ilişki sonrası ya da yabancı cisimlerle cinsel ilişki fistül oluşumuna yol açabilir.

Rektum tümörü ya da jinekolojik tümörlerin gerek kendileri gerekse uygulanan radyoterapiye ikincil olarak rektovajinal fistül gelişmesi mümkündür.
Crohn hastalığı gibi iltihabi bağırsak hastalıkları ya da bartolin apsesi gibi iltihabi durumlar da fistül oluşumunda rol oynayabilir.

Rektovajinal fistül nasıl anlaşılır, belirtileri nedir?

En sık belirtisi vajinadan normal zamanda ya da dışkılama sırasında gaz ve/veya dışkı parçacıkları gelmesidir. Bazı hastalarda tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu ya da vajinal enfeksiyon gelişmesi üzerine altta yatan nedenin rektovajinal fistül olduğu anlaşılabilir.

Muayenesi nasıl olur?

Vajinadan gaz ya da dışkı gelmesi yakınması ile başvuran bir hastada ayrıntılı bir tıbbi geçmiş sorgulaması sonrası muayeneye geçilir. Jinekolojik muayene pozisyonunda, sol yan tarafına uzanmış şekilde ya da diz dirsek (secde) pozisyonu dediğimiz pozisyonda muayene yapılabilir. Muayenede anüsten parmak yardımıyla fistül hattı hissedilmeye çalışılabilir. Aynı zamanda vajina tarafından da fistül ağzı hissedilmeye çalışabilir.

Fistülden şüphelenilen durumlarda muayene ve bir yandan da tanı yöntemi olarak gazlı bez-boya yöntemi kullanılabilir. Vajinaya nemli gazlı bez nazik bir şekilde yerleştirildikten sonra hasta yan yatırılır. Anüsten betadin ya da metilen mavisi verilerek vajinadaki gazlı beze bulaş olup olmadığı kontrol edilebilir. Bu muayene sırasında kafa karışıklığına yol açmamak için boyalı sıvının anüs dışından vajen tarafına sızması engellenmelidir. 1-2 dakika sonra vajinadaki gazlı bez çıkarılır. Anüsten verilen maddenin rengi gazlı bez üzerinde görülürse raktovajinal fistül tanısı konabilir. Fakat hastada fistül olduğu halde boyalı sıvı bulaşı olmayabileceği unutulmamalıdır.

Tanısı nasıl konur?

Yukarıda bahsedilen yöntemle tanı koymak mümkün olsa da rektovajinal fistül için en iyi tanı yöntemi pelvik MR çekimidir. Pelvik MR’da fistülün seviyesi, seyri, eşlik eden apse olup olmadığı, sfinkterleri etkileyip etkilemediği gibi bulgular gözden geçirilir.

Rektovajinal fistül kendiliğinden geçer mi?

Bir kısım hastada fistül kendiliğinden iyileşir. Fistülün hangi nedenle geliştiğine göre kendiliğinden iyileşme oranları değişmektedir. Yüksek miktarda rektovajinal fistül hastası gören kliniklerden yapılan analizlerde hastaların %20 kadarında ameliyatsız tedavi uygulanabileceği belirtilmiştir. Ameliyatsız beklenen hastaların %50 kadarında iyileşme görülmüş. Dolayısıyla bu verilerden tüm rektovajinal fistül olgularının sadece %10 kadarında kendiliğinden iyileşme olacağı söylenebilir.

Tedavisi nasıl olur?

Rektovajinal fistülün asıl tedavisi cerrahidir. Kolorektal cerrah tarafından gerçekleştirilecek uygun bir cerrahi ile sorun ortadan kaldırılabilir.

Tedavi edilmezse ne olur?

Fistül tedavi edilmediği takdirde tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu, vajinit, ağrılı cinsel ilişki, perinede (vajen ve makat girişi) pişik gibi bulgular gelişebilir. Çok nadiren de olsa uzun yıllar sonrasında fistül zemininde kanser gelişebilir.

Rektovajinal fistül ameliyatı

Rektovajinal fistül tedavisi için birkaç teknik tanımlanmıştır.

Bunlardan ilki kolonoskopik olarak OTSC denen şeklen ayı kapanını andıran özel bir zımbanın fistülü kapatacak şekilde uygulanmasıdır. Bu zımba haftalar içinde makat yoluyla atılır. Başarı oranı %40 kadar bildirilmiştir.

Anal fistüllerde de denenen fistül tıkaçları rektovajinal fistüller için de denenebilir. Özel üretim bir tıkacın fistülü dolduracak şekilde vajinadan bağırsağa doğru uzatılması şeklinde uygulanır. Başarı oranı %20-30 kadar bildirilmiştir.

Fibrin glue denen özel doku yapıştırıcılar ile rektovajinal fistülün iyileştirilmesi denenmiş olsa da %30 kadar olguda başarı sağlanmıştır.

Özellikle Crohn hastalığına bağlı rektovajinal fistüllerde kök hücre tedavisi denenmiş ve %27 kadar olguda iyileşme gözlenmiş.

Bu lokal tedavilerden başka birçok cerrahi yöntem tanımlanmıştır. Ameliyatta yaklaşım bölgesine göre bu yöntemleri 4 farklı şekilde tanımlayabiliriz. Transperineal (vajina ile anüs arasından girilerek), transvajinal (vajina tarafından), transanal (anüs tarafından) ve abdominal (karından girilerek) yöntemler olarak sıralanabilir. Tüm yaklaşımlarda amaç fistülü ortadan kaldırmak olsa da teknikler farklılık göstermektedir.

Martius flep tekniği idrar yolu ile vajina arasındaki fistülleri tamirinde kullanılan ve araya bulbokavernöz kasın flep, dolgu maddesi olarak kullanıldığı yöntem olarak tanımlanmıştır. Sonrasında rektovajinal fistüller için modifiye Martius flep tekniği tanımlanmıştır. Modifiye Martius flep tekniğinde vajina ile anüs arasındaki perineal deriden kesi yapılarak rektum ve vajina arasından dokular ayrıştırılır. Fistül hattı ortaya konduktan sonra her iki tarafından dikilir ve ortasından kesilerek fistül bölünmüş olur. Sonrasında genellikle sol labium majustan (dış dudaklar) diklemesine bir kesi yapılarak cilt altı yağ dokusu damar yapısı bozulmadan serbestlenir. Derinden yapılan bir kesi ile bu yağ flebi rektum ile vajina arasına fistülü ayrıştıracak şekilde serilerek tespit edilir. Son aşamada bu alana dren konarak açılan kesiler emilebilir dikiş ile kapatılır. Hem perinede hem de dış dudaklar üzerinde kesi bulunur. İyileşme oranı %65-100 arasında bildirilmiştir.

1. Rektovajinal fistül (tel ile gösteriliyor) 2. Martius flep - fistül hattı ortaya konmuş şekilde 3. Martius flep – fistül bağlanmış durumda 4. Martius flep – fistül kesilmiş halde 5. Martius flep – labium majusta kesi 6. Martius flep – labial flep hazırlanmış durumda 7. Martius flep bitmiş hali

Gracilis kasının flep olarak kullanıldığı yöntemde Martius flebe benzer şekilde dokular hazırlandıktan sonra flep olarak grasilis kası kullanılır. grasilis kası dize kadar uzanan ince, uzun bir kastır. Uylukta yapılan kesiler ile bu kas alt kısımları serbestlenip kesilir. Ardından deri altından geçirilerek rektum ile vajina arasındaki boşluğa serilir ve tespit edilir. Kesi yerleri dikilerek ameliyat sonlandırılır.

Endorektal ilerletme flebi anal yoldan uygulanan bir yöntemdir. Hasta tercihen prone jack-knife (yüz üstü ve bacaklar kırık) pozisyona alınr. Fistğl hattı ortaya konduktan sonra anal fistüllerde uygulandığına benzer şekilde rektumdan vajinaya uzanan fistül hattı mümkün olduğunca kas dokusuna zarar vermeksizin tamamen çıkarılır. Rektum duvarı 4-5cm kadar yukarı doğru kaldırılır. Kaldırıla duvarda mukoza ve submukoza olmalıdır. Cerrahın tercihine göre bir miktar kas dokusu bulunabilir. Hatta tüm rektum duvarını kaldırmak da mümkündür. Kaldırılan flep geniş tabanlı bir V şeklinde ya da U şeklinde olabilir. Hazırlanan flebin dentate çizgi denilen hattın altına gerginliksiz dikilebilecek hale gelmesi gerekmektedir. Bu aşamada fistülün çıkarıldığı alan geç emilen dikişlerle sıkıca kapatılır. Ardından hazırlanmış olan flep anüs mukozasına emilebilir dikişlerle nizami olarak dikilir. Bu yöntemde hastada dışarıdan görülen bir kesi bulunmamaktadır. Fistülün iyileşme oranı %42-%78 gibi geniş bir aralıkta bildirilmiştir. Başarı oranlarına flebin gerginliği, dokunun iskemik olup olmadığı, fistülün gelişme nedeni, hastada ek hastalık olup olmaması gibi faktörler etkili olmaktadır.

8 – rektovajinal fistül – tel ile gösteriliyor 9- İlerletme flebi – fistül çıkarılmış hali 10- İlerletme flebi -flep hazırlanmış durumda 11- İlerletme flebi – provada flep gerilimsiz 12 - İlerletme flebi – anastomoz tamamlanmış hali

Klasik fistül cerrahisinde yapıldığı gibi fistüle ulaşıncaya kadar tüm kasların kesilmesi de düşünülebilir. Kaslar kesilip fistül ortaya konduktan sonra fistül dokusu ortadan kaldırılır. Sfinkter kasları cerrahın tercihine göre emilen ya da emilmeyen dikişlerle birbirine tekrar dikilerek tamir edilebilir. Rektum ve vajina tarafında mukoza tamirleri yapıldıktan sonra cilt de dikilerek ameliyat sonlandırılır. İyileşme oranları %78-100 olarak bildirilmiştir. Doğum yaralanması olan hastalarda yapılan sfinkter tamirlerinde zaman içinde tamirin etkinliğini kaybettiği bildirildiğinden bu hastalarda da sfinkter fonksiyon kaybı gelişme ihtimali akılda tutulmalıdır.

Yüksek yerleşimli fistüllerde genellikle karından yaklaşım tercih edilir. Açık, laparoskopik ya da robotik teknik uygulanabilir. Temel prensip fistüle yol açan dokunun ortadan kaldırılması, vajina tarafının dikilmesi şeklindedir. Fistüle sebep olan dokunun ortadan kaldırılması genellikle ince bağırsak, kolon ya da rektumda anastomoz gerektiren bir girişimdir. Dolayısıyla kaçak gelişip tekrar fistül ola ihtimali bulunmaktadır. Bunu engellemek adına vajen ile dokular arasına omentum dediğimiz karın içi yağlı doku serilerek tedbir alınmaya çalışılır. Başarı oranları %50 civarında bildirilmiştir.

Cerrah dokuların özellikleri, fistülün makata mı yakın yoksa üstte yerleşen bir fistül mü, aktif enfeksiyon var mı, fistülün gelişim sebebi gibi faktörlere bakarak ve kişisel olarak en alışık olduğu, dolayısıyla en başarılı olduğu yöntemi uygulayacaktır.

Tedavisinde torba açılır mı?

Rektovajinal fistül tedavisinde stoma açılması her aşamada düşünülebilecek bir yaklaşımdır. Rektum cerrahisi sonrası gelişen fistüllerde ilk ameliyatta açılmış bir stoma varsa kendiliğinden iyileşmenin olabildiği görülmüştür. İlk aşamada stoma açılmamış bir rektum cerrahisi sonrası rektovajinal fistül gelişmesi durumunda ileostomi ya da tercihen kolostomi şeklinde stoma açılması kendiliğinden iyileşmeyi sağlayabilir.

Bunun dışında yukarıda bahsi geçen yöntemleri uygulayan bir cerrah ek olarak stoma açma kararı verebilir. Burada amaç ameliyat bölgesinin kuru ve temiz kalması, böylece iyileşme oranlarını arttırmaktır. Bu kararı verirken stoma açılmasının sağlayacağı fayda ile stomanın hastada oluşturacağı psikolojik etkile karşılaştırılmalı ve hasta bazında karar verilmelidir.

Rektovajinal fistül ameliyatı ne kadar sürer?

Ameliyatın süresini uygulanacak teknik, cerrahın bu alandaki tecrübesi ve el alışkanlığı, hastada obezite olup olmadığı, varsa önceki cerrahilere bağlı fibrozis varlığı gibi faktörler belirlemekle birlikte 20dk ile 180dk arasında sürebileceği söylenebilir.

Rektovajinal Fistül]]>
Tailgut kisti nedir? https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/tailgut-kisti-nedir/ Tue, 01 Aug 2023 00:08:04 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18696 Nadir görülen konjenital lezyonlardır. 40.000 de 1 bebekte tailgut kisti bulunduğu öngörülmektedir. Genellikle anüs – rektum bileşkesinin arkasında görülürler. Yerleşim yeri baz alınarak diğer birçok lezyonla birlikte rektumun arkasında yer alan lezyonlar ya da sakrumun önünde yer alan lezyonlar şeklinde gruplandırılabilir.

Tailgut kisti nedir?]]>
Tailgut kisti nedir?

Nadir görülen konjenital (doğumsal) lezyonlardır. Yaklaşık 40.000 doğumda 1 bebekte tailgut kisti bulunduğu öngörülmektedir. Genellikle anüs – rektum bileşkesinin arkasında görülürler. Yerleşim yeri baz alınarak diğer birçok lezyonla birlikte retrorektal (rektumun arkasında yer alan) lezyonlar ya da presakral (sakrumun önünde yer alan) lezyonlar şeklinde gruplandırılabilir. Tailgut kisti, retrorektal kistik hamartom olarak da anılmaktadır.

Doğumsal lezyonlar olduğu bilinse de hastalar genellikle erişkin yaşlarda tanı alırlar. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık görülmektedir.

İlerleyen yaşlarda tanı konmasının nedeni bir kısım tailgut kistinin hiç belirti vermemesi bir kısım hastada ise hastanın şikayetlerinin tailgut kisti kaynaklı olabileceği düşünülmeyip ileri tetkik uygulanmamasıdır.

Tailgut kisti belirtileri nedir?

Tailgut kisti MR Görüntüsü
Tailgut kisti MR Görüntüsü

Tailgut kisti olan hastaların neredeyse yarısında hiçbir belirti yoktur. Başka nedenlerle çekilen radyolojik tetkiklerde saptanırlar. Diğer hastalarda ise gerek kistin çevre organlara bası etkisi gerekse enfeksiyona bağlı belirtiler görülebilir. Rektum arkasından kaynaklansa da kist boyutu arttıkça sadece rektuma değil vajen, mesane gibi organlara da bası etkisi oluşturabilir. Tailgut kisti mesaneye bası etkisiyle sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma; rektuma bası etkisiyle rektumda doluluk hissi, ağrılı ya da zorlu dışkılama, dışkı çapında incelme, kabızlık gibi belirtiler oluşturabilir. Retrorektal alandaki yer kaplayıcı özelliği nedeniyle kişiler otururken bir çeşit makat ve kuyruk sokumu bölgesinde huzursuzluk hissettiklerini, rahatça oturamadıklarını belirtebilirler. Bu kistlerde enfeksiyon geliştiğinde ise pelvik/anal apse kliniği, makat bölgesinde ağrılı şişlik ve bazı hastalarda fistül şeklinde ortaya çıkabilir.

Tailgut kisti nasıl tanı konur?

Belli şikayetlerle hekime başvuran hastalarda rektal muayene sırasında rektum arka kısmında dışarıdan bası oluşturan bir kitle etkisi hissedilmesi ya da kadın doğum muayenesinde yapılan ultrasonda kistik lezyon görülerek şüphelenilse de tailgut kistinin radyolojik tanısı çoğunlukla pelvik MR ile konulur. Bazı hastalarda bilgisayarlı tomografi tetkikinde kistik yapı görülse de lezyonun tam karakterizasyonu için MR sıklıkla başvurulan radyolojik tanı yöntemidir. Tailgut kisti düşünülen lezyonlardan biyopsi yapılması önerilmez.

Tailgut kisti kansere döner mi?

Tıbbi literatürde tailgut kisti zemininde kanserleşme birçok olguda bildirilmiştir fakat bu kistlerin ne kadarında kanser gelişme riski olduğu net olarak bilinmemektedir. Tanıda gecikme olması ya da yeterli bir cerrahi uygulanamamasının kanser gelişme riskini arttırdığı düşünülmektedir.

Tailgut kisti tedavisi nedir?

Herhangi bir ilaç tedavisi yoktur. Ameliyatla kistin tamamen çıkarılması gerekmektedir. Kistin cerrahi olarak çıkarılması radyolojik olarak şüphelenilen hastalığın net tanısının konmasını, varsa hastanın şikayetlerinin geçmesini ve kanserleşme riskini ortadan kaldırılmasını sağlar. Kanser gelişmiş tailgut kistlerinde her kanserde olduğu gibi geniş bir cerrahi müdahale gerekirken kanser gelişmemiş kistlerde sadece kistin çıkarılması yeterli olmaktadır.

Tailgut kisti ameliyatı nasıldır?

Kistin seviyesine göre cerrahi yaklaşıma karar verilir. Pelvik kasların çok üstünde yer alan kistler için açık ya da laparoskopik yöntemle karından yaklaşım tercih edilebilir. Pelvik kasların altında ya da kolaylıkla ulaşılabilir bir bölgedeyse posterior (arka) yaklaşım uygulanabilir. Bazı hastalarda ise her iki taraftan da ameliyatın gerçekleştirilmesi gerekebilir.

Karından yaklaşımda cerrah dikkatli bir şekilde kisti rektumdan, sakrum kemiğinden, bazı hastalarda vajenden ya da pelvik kaslardan ayrıştırarak steril poşet içinde karın dışına alır. Bu ayrıştırma sürecinde rektuma, vajene ve çevre damarlara zarar verilmemesi için azami özen gösterilmelidir. Olası bir yaralanmada ise etkin bir tamir gerçekleştirilmelidir.

Posterior yaklaşımda (Kraske yaklaşımı) hasta yüz üstü pozisyondayken sakrum kemiği ve koksiks (kuyruk sokumu) yanından yapılan kesi ile cilt ve yağlı dokular geçilir. Anokoksigeal ligaman kesildikten sonra kiste ulaşılır. Bazı hastalarda bu aşamada gerek çalışma alanını genişletmek gerekse kistin yapışık olması gibi nedenlerle kuyruk sokumu kemiği çıkarılabilir. Kist ortaya konduktan sonra levator kaslara, rektuma zarar verilmeksizin ve geride doku bırakmaksızın kist tamamen çıkarılır. İşlem sonunda sahanın büyüklüğü, dokuların özelliği ve cerrahın tercihine göre cerrahi alana dren yerleştirilebilir. Ardından tabakalar kat kat dikilerek ameliyat sonlandırılır.

Kombine yaklaşımda ise aynı ilke ve tekniklerle ameliyatın bir kısmı karından kalanı arkadan ya da tam tersi şekilde gerçekleştirilebilir.

Posterior yaklaşım başlangıç asaması Kraske insizyonu Koksiksin A bulunması ve kistin B ortaya konması Kistin tüm komponentleri diseke edilmiş hali Kist çıkarıldıktan sonra ameliyat sahası Kist ve koksiks çıkarılmış hali

Tailgut kisti ameliyatı riskli midir?

Kanserleşme olmamış bir tailgut kisti ameliyatı tecrübeli ellerde gerçekleştirilirse ciddi bir risk taşımayan ameliyatlardır. Kanserleşme gelişmiş hastalarda, daha önce enfeksiyon geçirmiş hastalarda ya da yeterli tecrübeye sahip olmayan kişilerce ameliyat gerçekleştirildiğinde rektum yaralanması, vajen yaralanması, idrar yolu yaralanması, damar yaralanması, geride hastalık bırakılması, makat kaslarının (sfinkter) ya da pelvik kasların hasarı gibi durumlar yaşanabilir. Yaşanan bu sorunlar etkin şekilde düzeltilemezse uzun vadede nüks, fistül ya da fekal inkontinans gelişebilir.

Tailgut kisti ameliyatı ücreti nedir?

Ameliyat süresi, hastanın aynı bölgeden daha önce müdahale geçirip geçirmediği, karından girilerek mi yoksa arkadan mı müdahale edileceği, kanserleşme olup olmadığı gibi faktörlere bağlı olarak ameliyat ücreti hesaplanır.

Tailgut kisti ameliyatı sonrası iyileşme

Ameliyat rektum ya da diğer çevre organlarda herhangi bir hasar olmaksızın, güvenli bir şekilde gerçekleştirilebildiyse bir gece yatış yeterli olmaktadır. Çevre organlarda olası bir hasarın tamiri gerçekleştirildiyse iyileşme süreci boyunca -ki bu 4-5 güne kadar uzayabilir- hastanın yatırılarak takibi uygun olacaktır. İyileşme tamamlandıktan sonra hastalar sorunsuz şekilde hayatlarını sürdürürler.

Tailgut kisti ameliyatı sonrası takip

Ameliyatta çıkarılan ve patolojik inceleme için gönderilen kistte kanserleşme lehine bulgu yoksa hastalara herhangi bir ek tedavi gerekmez. Kist tamamen çıkarıldıysa tekrarlama beklenmediğinden radyolojik ya da klinik bir inceleme/kontrol gerekmez. Kist tamamen çıkarılamamış ise hastanın özelliklerine göre cerrah belli aralıklarla kontrol önerebilir. Bu konuda kabul görmüş bir takip algoritması bulunmamaktadır.

Tailgut kisti nedir?]]>
Safra kesesi ameliyatında kese tamamen çıkarılmazsa ne olur? https://www.nuriokkabaz.com/safra-kesesi-ve-yollari/safra-kesesi-ameliyatinda-kese-tamamen-cikarilmazsa-ne-olur/ Wed, 14 Dec 2022 10:41:49 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18467 Safra kesesi ameliyatında, safra kesesinin tamamen çıkarılamaması durumunda hastada safra kesesi hiç alınmamış gibi karın ağrısı, hazımsızlık, bulantı ve sarılık görülebilmektedir. Bunun dışında kolanjit (safra yolu iltihabı) ya da pankreatit (pankreas iltihabı) de gelişebilmektedir.

Safra kesesi ameliyatında kese tamamen çıkarılmazsa ne olur?]]>
Safra kesesi taşına bağlı sorun yaşayan hastalarda altın standart tedavi kolesistektomi (safra kesesinin alınması) ameliyatıdır. Bu ameliyatta ideal olan safra kesesinin TAMAMEN alınmasıdır.
Peki ya tamamen alınmak istense de kesenin bir kısmı kalıyor olabilir mi?

Açık kolesistektomi yapıldığı dönemlerde çok az oranda görülen safra kesesinin tamamen çıkarılamaması durumu ilginç bir şekilde laparoskopik kolesistektomi ameliyatı sonrası daha fazla bildirilmektedir.

Birçok avantajı nedeniyle ön plana çıkan laparoskopik cerrahinin böylesi bir sorunu beraberinde getirmesi üzerinde durulması gereken bir konudur. Zira safra kesesinin tabanının kalıyor olması ya da gereğinden uzun safra kesesi kanalı (sistik kanal) bırakılması hastaların şikayetlerinin geçmemesi ya da tekrar etmesine yol açmaktadır. Kolesistektomi ameliyatı olmuş bir hastada safra kesesi hiç alınmamış gibi karın ağrısı, hazımsızlık, bulantı gibi şikayetlerin yanı sıra sarılık görülebilir. Bunun dışında kolanjit (safra yolu iltihabı) ya da pankreatit (pankreas iltihabı) de gelişebilir. Bu şikayetlerin sebebi bırakılmış safra kesesi bölümünde bir miktar taş kalmış olması ya da zaman içinde yeni taşlar gelişmesidir.

Laparoskopik kolesistektomi sırasında safra kesesinin tam çıkarılamaması %13 kadar bildirilmiştir. Diğer bir deyişle, safra kesesi ameliyatı olan her 7-8 hastadan birinde safra kesesi tam çıkarılmamış olabilir. Bu durumun gelişmesi için bazı risk faktörleri belirlenmiştir. Bunlar:

  • Safra kesesi yatağının ameliyat sırasında tam ortaya konmaması,
  • Eski ameliyat ya da iltihaba bağlı yoğun yapışıklık olması,
  • Aktif safra kesesi iltihabı (akut kolesistit) olması,
  • Ameliyat sırasında görüşü bozacak derecede kanama gelişmesi,
  • Doğuştan gelen safra kesesi anomalisi,
  • Safra kesesinde sonradan gelişen lezyonlara bağlı anatominin değişmesidir.

Safra kesesi ameliyatı olduğu halde şikayetleri devam eden hastalarda tek sorun geride safra kesesi bölümü kalması değildir. Fakat bu olasılığı dışlamak ya da varlığını göstermek için belli testler yapılmalıdır. Kan tahlilleri ve ultrason başlangıç tetkiki olarak istense de birçok hastada MR-kolanjiyografi denen safra yolu MR incelemesi tanıyı koymaktadır. Bazı hastalarda ise ERCP olarak kısaltılan endoskopik safra yolu girişimi sırasında tanı konulmaktadır.

Uygun tetkikler yapıldığında geride güdük ya da taş kalmadığı görülürse şikayetlere neden olacak diğer nedenler araştırılmalıdır. Diğer yandan, geride kalan safra kesesi ya da uzun bir sistik kanal içinde yerleşen taş saptanması halinde çoğunlukla müdahale gerekmektedir. Bu girişimler endoskopik yöntemler olabildiği gibi açık ya da laparoskopik tekrar ameliyat uygulanması da gerekebilir. Tahmin edilebileceği üzere tekrar ameliyata almak safra yolu yaralanması, damar yaralanması ya da diğer organ yaralanmaları açısından risk teşkil etmektedir.

Günümüzde artan tecrübe ile safra kesesinin tamamen çıkarılamaması olasılığının daha düşük olduğu düşünülse de klinik önemi açısından ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Her cerrahide olduğu gibi safra kesesi ameliyatlarında da derin bir anatomik bilgiye, zorlu vakalar üzerinde yüksek tecrübeye sahip olmak safra kesesinin tamamen çıkarılması ve bu tür sorunların yaşanmaması için oldukça önemlidir.

Safra kesesi ameliyatında kese tamamen çıkarılmazsa ne olur?]]>
Çekum Kanseri Tedavisi https://www.nuriokkabaz.com/kolorektal-hastaliklar/cekum-kanseri-tedavisi/ Thu, 17 Nov 2022 22:51:09 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=18187 Çekum kanseri, kalın bağırsağın çekum bölgesinde gelişen kanserlere denir. Kaynaklandığı bölge ismiyle anılsa da çekum kanseri bir kolon kanseridir. Bu yazıda çekum kanseri hakkında genel bilgilere ve diğer kolon kanserlerinden farkına dair bilgilere ulaşabilirsiniz.

Çekum Kanseri Tedavisi]]>
Çekum

İnce bağırsağın ileoçekal valv ile kalın bağırsağa açıldığı, kalın bağırsağın başlangıç kısmıdır. Çekum arka iç kısmında apandiks dediğimiz yapının girişi bulunur. Kolonoskopide çekuma varıldığını anlamanın birkaç yolundan biri apandiks girişini görmektir. Bunun dışında ileoçekal valv denilen kapakçık yapısını görmek de çekuma ulaşıldığının göstergesidir. Son olarak kalın bağırsakta tenia coli denilen şerit yapıların çekum tabanında ve apandiks orifisi etrafında birleşerek oluşturduğu üç kollu yapı da çekumda olunduğunun göstergesidir. Bu üç kollu görünüm Mercedes işareti olarak adlandırılır.

Çekum kalın bağırsağın sağ tarafının başlangıcı olup 5-8 cm uzunluğundadır. Kalın bağırsağın en geniş çaplı ve en ince duvarlı bölümüdür. Karnın sağ alt bölgesinde, pelvis (leğen) kemiğinin üst bölümünde bulunur. Geniş çaplı olması kanser ya da diğer iltihabi durumlarda daralma, tıkanma gibi durumların daha az gelişmesini sağlar. Diğer yandan kalın bağırsağın çekumdan anüse doğru olan kısımlarında (çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon, sigmoid kolon ya da rektum) gelişen bir tam tıkanıklık halinde ince duvarlı olması nedeniyle bağırsak perforasyonu (delinmesi/yırtılması) en çok çekumda görülür.

Çekum kanseri

Kalın bağırsağın çekum bölgesinde gelişen kanserlere çekum kanseri denir. Kaynaklandığı bölge ismiyle anılsa da çekum kanseri bir kolon kanseridir. Bu yazıda çekum kanseri hakkında genel bilgilere ve diğer kolon kanserlerinden farkına dair bilgilere ulaşabilirsiniz.

Kolon kanserlerinin %12-14 kadarı çekumda gelişir. Ailesel yatkınlık ya da kalıtsal sendromlarda daha çok çekum/sağ kolon yerleşimli tümörler görülür. Benzer şekilde ülseratif kolit, Crohn gibi iltihabi bağırsak hastalıklarının zemininde gelişen kanserlerin de sağ kolon yerleşimli olduğu bilinmektedir.

Çekum kanseri belirtileri nelerdir?
Tıkayıcı çekum kanseri ameliyat piyesi
Tıkayıcı çekum kanseri ameliyat piyesi

Çekuma ince bağırsaktan dökülen bağırsak içeriği sıvı karakterde olduğundan ve çekum geniş çaplı olduğundan bağırsak çapında daralma nedenli gelişen ishal-kabızlık şeklinde bağırsak hareketlerinde değişiklik çekum kanserlerinde pek görülmez.

Anemi (kansızlık) birçok hastada tümörden gizli kanama nedeniyle gelişebilir. Anemi semptomları olan halsizlik, çarpıntı, yorgunluk, nefes darlığı, solgunluk görülebilir.

Tümörden kanamaya bağlı olarak dışkının mürdüm rengi, morumsu hatta siyah, cıvık şekilde gelmesi mümkün olabilir.

Bölgesel olarak ilerlemiş tümörlerde belirgin kilo kaybı görülebilir.

Karın ağrısı, şişkinlik ve gaz sancısı gibi genel belirtiler de görülebilir fakat hiçbiri çekum kanserine özgü değildir.

Her ne kadar çekumda tıkanıklık çok fazla görülmese de küçük bir hasta grubu çekum duvarını çevresel tutmuş kanser dokusu nedeniyle bağırsak tıkanıklığı ile acil olarak hastaneye başvurabilir.

Çekum kanseri tanısı nasıl konulur?

Çekum kanseri tanısı her kolon kanseri gibi kolonoskopik inceleme ile konur. Kolonoskopi yapıldığında sonuç raporunda çekum kanseri dışında çekumda kitle, çekum ca, çekum tm gibi ifadeler görülmesi de çekum kanseri şüphesinin yüksek olduğunu gösterir. Kitleden alınacak doku örnekleri patoloji bölümünde incelenerek kanser tanısı kesinleştirilir. Zira Crohn hastalığı, tüberküloz gibi hastalıklar da çekum kanserini taklit edebilir.

Çekum kanseri evrelemesi nasıl yapılır?

Her kolon kanserinde olduğu gibi kontrastlı toraks, üst batın ve alt batın tomografi çekilerek hastalığın klinik evresi belirlenir. Karaciğerde şüpheli lezyon olması halinde karaciğere yönelik üst batın MR ve ardından PET_CT incelemesi gerekebilir.

Çekum kanseri tedavisi nasıldır?

Çekum kanserinde tedavi hastalığın evresine göre belirlenir. Evre 1, 2 ve 3 hastalıkta asıl tedavi cerrahidir. Evre 4 hastalıkta ise metastazın yerleştiği organ ve metastaz sayısına göre önce cerrahi, kemoterapi sonrası cerrahi ya da sadece kemoterapi uygulanabilir.

Çekum kanseri cerrahisi sağ hemikolektomi denen kalın bağırsağın sağ tarafının çıkarılması şeklindedir. Onkolojik cerrahi prensipleri gereği kalın bağırsağın ne kadarının çıkarıldığı değil ne denli doğru cerrahi uygulandığıdır. Dolayısıyla tümörlü dokunun çevre yapışıklıkları tümörün etrafında sağlam doku olacak şekilde çıkarılmalıdır. Bunun kadar önemli bir konu ise tümörü besleyen atardamar çevresindeki lenf bezlerinin de geniş bir şekilde çıkarılmasıdır. Alman cerrah Hohenberger ve ekibinin çalışmaları çekum, çıkan kolon kanseri gibi olgularda komplet mezokolik eksizyon denen tekniğin iyi sonuçlar verdiğini göstermiştir. Bu teknikte bağırsağın mezenter denen yağlı kısmını saran kılıfın bozulmadan ve lenf bezlerinin damarların kökünden bağlanarak çıkarılması esastır.

Komplet mezokolik eksizyon - sağ hemikolektomi ameliyat piyesi Komplet mezokolik eksizyon-sağ hemikolektomi ameliyatı sonrası karın içi görünüm

Çekum kanserlerinin çekumun anatomik özellikleri nedeniyle daha büyük ve/veya daha ileri kanserler olarak saptanma ihtimali yüksektir. Bu sebeple bir kısım hastada kanseri tam temizlemek için çevre doku ya da organların da çıkarılması gerekebilir. Kanserin temas halinde olduğu karın duvarı, retroperitoneal yağlı doku, ince bağırsaklar, duodenum, idrar yolu (üreter) ya da mesanenin de çıkarılması gerekebilir.

Çekum kanseri ile invaze olan ince bağırsakların da çıkarılmış hali Sağ retroperitoneal yağlı dokuya invaze çekum kanseri – ameliyat piyesi ve rezeksiyon sonrası karın içi görünüm

 

Komplet mezokolik eksizyon ile sağ hemikolektomi ameliyatı açık, laparoskopik ya da robotik olarak gerçekleştirilebilir. Laparoskopik ameliyatın açık ameliyata göre birçok avantajı vardır. Fakat esas olan kanserli dokunun onkolojik cerrahi prensiplerine uygun şekilde çıkarılmasıdır. Dolayısıyla cerrahın yeterli tecrübesi yoksa açık ameliyatı tercih etmelidir. Bunun yanında bu tür özellikli ameliyatların kanser cerrahisi deneyimi olan cerrahlar tarafından gerçekleştirilmesi gerekir.

Çekum kanseri ameliyatı sonrası bağırsak torbaya alınır mı?

Sağ hemikolektomi ameliyatı yapılan olgularda ince bağırsak ile kalın bağırsak tekrar birbirine dikilir. Böylece çekum kanseri ameliyatı sonrası stoma açılması gerekmez. Fakat hasta perforasyon ya da tıkanıklık gibi acil bir gerekçeyle ameliyata alınmışsa bağırsakları birleştirmek uygun olmayabilir. Diğer yandan elektif (acil olmayan) ameliyatlarda da ciddi kanama, hastanın kalp ve akciğer fonksiyonlarında ciddi bozulma gibi durumlarda bağırsakların birleştirilmeyerek stoma açılması kişinin sağlığı için daha uygun olabilir.

Çekum kanseri ameliyatı kaç saat sürer?

Ameliyatın açık ya da kapalı yapılması, tümörün çevre dokulara yapışık olması, anatomik varyasyonlar, hastanın doku kalitesi ve cerrahın çalışma hızı ameliyat süresi üzerinde etkili olabilir. Daha geniş diseksiyon anlamına gelen komplet mezokolik eksizyon tekniğinde pankreas, duodenum ve mezenterik damarların üzerinde çalışıldığından ameliyat süresi bir miktar daha uzun olabilmektedir. Klasik sağ hemikolektomi ameliyatı 1.5-3 saat arası, komplet mezokolik eksizyon ile sağ hemikolektomi ameliyatı 3-5 saat arası sürebilmektedir. Ameliyat açık yapılırsa bu süreler bir miktar daha kısa olabilir. Her zaman dile getirildiği üzere, kanser cerrahisinde önemli olan geride kanser hücresi bırakmadan etkin bir ameliyat yapabilmek ve aynı zamanda geride kalan doku ve organlarda istenmeyen bir hasar bırakmamaktır. Bu prensiplere uymak adına ameliyatın süresinin uzaması göze alınabilir. Zira cerrah kontrollü bir diseksiyon gerçekleştirdiği ve anestezi ekibi gerekli bakımı sağladığı sürece hastalar saatler süren ameliyatları rahatlıkla tolere edebilirler.

Çekum kanseri ameliyatı riskli mi?

Klasik sağ hemikolektomi ameliyatı derin planlara girilmediğinden az riskli bir operasyon olarak kabul edilir. Hatta laparoskopik kolon cerrahisine başlayacak olanlara sağ kolon tümörü ile başlaması önerilirdi. Fakat günümüzde daha ön planda önerilen ve uygulanagelen komplet mezokolik eksizyon tekniği oldukça zor bir cerrahidir. Pankreas, oniki parmak bağırsağı ve mezenterik damarlar üzerinde çalışıldığı için bu yapıların yaralanması söz konusu olabilir. Tecrübesiz ellerde özellikle damar yaralanması gelişmesi halinde ölümcül sonuçlar gelişebilir.

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için tıklayınız (Kolon ve Rektum Kanseri Ameliyatında Oluşabilecek Riskler)

Çekum kanseri ameliyatı sonrası hastanede kalış süresi nedir?

Sağ hemikolektomi ameliyatı sonrası cerrahi komplikasyon çıkmaz, hasta oral alımı tolere ederse 3-4 gün içinde taburculuk mümkün olabilmektedir. Kolorektal cerrahi gibi majör cerrahi geçiren hastalarda hastanın vital bulguları, fizik muayene bulguları, laboratuvar değerleri ve belli başlı risklerin ortadan kalkması için geçerli süreyi dikkate almak gerekir. Aksi halde yaşanacak bir olumsuzluk hastanın sağlık durumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Dolayısıyla bir komplikasyon gelişmesi ya da şüphe olması halinde yatış süresi sorun çözülünceye kadar uzatılabilir.

Çekum kanseri ameliyatı fiyatı nasıl belirlenir?

Ameliyatın açık mı laparoskopik mi yapılacağı, ameliyathane kullanım süresi, ameliyatta kullanılacak özellikli malzemeler, ameliyatın zorluk derecesi, yoğun bakım ihtiyacı olup olmayacağı, ameliyat sonrası hastanede yatış süresi, kan ürünü, beslenme ürünü gibi özellikli tedavilere ihtiyaç olup olmadığına göre ve hastanenin sosyal güvenlik kurumu anlaşmalı olup olmamasına göre fiyat belirlenmektedir.

Çekum Kanseri Tedavisi]]>
ERCP Sonrası Safra Kesesi Ameliyatı Riskli midir? https://www.nuriokkabaz.com/safra-kesesi-ve-yollari/ercp-sonrasi-safra-kesesi-ameliyati-riskli-midir/ Tue, 11 Oct 2022 18:23:39 +0000 https://www.nuriokkabaz.com/?p=29 ERCP, safra yolu taşlarının endoskopik yöntemle temizlemesi işlemidir. Birçok hastada kaynak safra kesesi taşları olduğundan safra kesesinin ameliyatla alınması gerekebilmektedir. ERCP sonrası ameliyat olmayan hastalarda safra kesesi, safra yolu ve pankreas problemleri daha fazla olmaktadır.

ERCP Sonrası Safra Kesesi Ameliyatı Riskli midir?]]>
ERCP, genellikle safra yollarındaki tıkanıklıkları veya safra taşlarını çıkarmak, safra yollarında daralmaları açmak veya safra yollarındaki diğer problemleri teşhis etmek için kullanılan bir prosedürdür. Bu işlem sırasında, bir endoskop kullanılarak ağızdan girilir, mideye ve onikiparmak bağırsağına ulaşılır ve buradan safra yollarına erişilir. Ardından, özel bir boya enjekte edilerek röntgen cihazı yardımıyla safra yollarının görüntülenmesi sağlanır.

ERCP işlemi genellikle başarılı olmasına rağmen, bazı komplikasyonlar da meydana gelebilir. Bu komplikasyonlar şunları içerebilir:

  1. Pankreatit: ERCP’nin en sık görülen komplikasyonlarından biri pankreatittir. Pankreatit, pankreasın iltihaplanmasıdır ve ağrı, mide bulantısı ve kusma gibi semptomlara neden olabilir.
  2. Kanama: İşlem sırasında veya sonrasında, safra yollarının veya pankreasın zarar görmesiyle kanama meydana gelebilir.
  3. Enfeksiyon: Endoskopun kullanımı sırasında veya sonrasında enfeksiyon gelişebilir.
  4. Safra kaçağı: Endoskopun kullanımı sırasında safra yollarının zarar görmesiyle safra kaçağı oluşabilir.

ERCP sonrasında safra kesesi ameliyatı yapılması gerektiğinde, ameliyatın kendisi de riskler içerebilir. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, safra yolları veya komşu organların yaralanması, safra kaçağı ve anesteziye bağlı komplikasyonlar bulunur.

Ancak, her iki işlem de genellikle uzman ve deneyimli bir cerrah tarafından gerçekleştirildiğinde başarılı olabilir. Riskler, hastanın genel sağlık durumu, yaş, eşlik eden diğer sağlık sorunları ve ameliyatı yapacak ekibin deneyimi gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.

ERCP Sonrası Safra Kesesi Ameliyatı Riskli midir?]]>